Ezcümle: İstanbul âfâkından yüksek ülemanın; eski Fetva Emini Ali Rıza, Ahmed-i Şirvanî ve parlak vaizlerden Şemsi gibi zâtlar, Risâle-i Nur’la ciddî ve takdirkârane münâsebetdar olmağa başlamalarıdır.
Hem hatırımızda olmadığı halde, yeni hurufla tab’etmek üzere başta Âyet-ül Kübra’nın en mühim parçası yedi parça, bir mecmûada tab’etmek; ve gençleri uyandıran üç-dört parça ayrı bir risâlede, Hâfız Mustafa ile beraber tab’etmek için matbaaya gönderdik.
Hem mühim bir zât teşebbüs ediyor ki: Mühim parçalardan bir kısmını Ankara’da, büyük rütbeli birisinin muâvenetiyle tab’etmek niyeti var. Ben şimdilik muvafakat etmedim.
Velhasıl, bir kapı kapansa, inâyet-i İlâhiye daha parlak kapıları Risâle-i Nur yüzünden açıyor, yol veriyor. Risâle-i Nur’un mektub ve melfûz hurûfâtı adedince Cenâb-ı Erhamürrâhimîn’e hamd ve sena ve şükür olsun.

Buna binâen, bu tevakkuf ve muvakkaten fütûra merak etmeyiniz. Zâten şimdiye kadar çalışmalar tohumlar nev’inde, istikbalde kâfi sünbüller verebilir. Farz-ı muhal olarak, hiç çalışılmasa da yine kifayet eder. Kat’iyyen takarrur etmiş ki; Risâle-i Nur hakîkatlarına, gıdaya ihtiyaç gibi bu zamanda ihtiyaç var. Bu ihtiyaç ise onu tevakkufta bırakmaz, işlettirecek inşâallah.
Hâfız Mustafa ile umumunuza bedel görüştük, fakat pek az bir zamanda. Cenâb-ı Hak onu ve Tahirî’yi tab’ mes’elesinde muvaffak eylesin, âmîn.
Hâfız Ali’nin mektubunda, Medrese-i Nuriye’nin üstadı olan Hacı Hâfız ile gâyet samîmâne ve uhûvvetkârane görüşmeleri ve meşveretleri bizleri çok mesrûr eyledi.
Kardeşiniz
Said Nursî
Türkçe
English
العربية
Pyccĸий
français
Deutsch
Español
italiano
中文
日本語
Қазақ
Кыргыз
o'zbek
Türkmence
فارسى