Nasıl bu sûre, beş cümlesinden dört cümlesi ile bu asrımızın dört büyük şerli inkılâplarına ve fırtınalarına ma’na-yı işârî ile bakar; aynen öyle de, dört def’a tekraren
-şedde sayılmaz- kelimesiyle âlem-i İslâmca en dehşetli olan Cengiz ve Hülâgû fitnesinin ve Abbasi Devleti’nin inkıraz zamanının asrına dört def’a ma’na-yı işârî ile ve makam-ı cifrî ile bakar ve parmak basar. Evet -şeddesiz-
beş yüz (500) eder;
doksan (90) dır. İstikbale bakan çok âyetler, hem bu asrımıza hem o asırlara işâret etmeleri cihetinde, istikbâlden haber veren İmam-ı Ali (R.A.) ve Gavs-ı A’zam (K.S.) dahi, aynen hem bu asrımıza, hem o asra bakıp haber vermişler.
kelimeleri bu zamana değil, belki
bin yüz altmış bir (1161) ve
sekiz yüz on (810) ederek, o zamanlarda ehemmiyetli maddî ma’nevî şerlere işâret eder. Eğer beraber olsa, Miladi bin dokuz yüz yetmiş bir (1971) olur. O tarihte dehşetli bir şerden haber verir. Yirmi sene sonra, şimdiki tohumların mahsulü ıslah olmazsa, elbette tokatları dehşetli olacak.
English
العربية
Pyccĸий
français
Deutsch
Español
italiano
中文
日本語
Қазақ
Кыргыз
o'zbek
azərbaycan
Türkmence
فارسى