ecnebî muahedelerin icbârıyla bu vatanda ehemmiyetli sarsıntılar ve felsefenin tahakkümüyle bu dindar millette ehemmiyetli tahavvüller vücûda gelmesine ve aynı tarihte, devletlerde ikinci harb-i umûmîyi ihzar eden dehşetli hasedler ve rekabetlerin çarpışmaları tarihine bu ma’na-yı işârî ile tam tamına tevâfuku ve ma’nen tetabuku, elbette bu kudsî sûrenin bir lem’a-i i’caz-ı gaybîsidir.
Bir İhtar:
Herbir âyetin müteaddit ma’naları vardır. Hem herbir ma’na küllîdir. Her asırda efradı bulunur. Bahsimizde bu asrımıza bakan yalnız ma’na-yı işârî tabakasıdır. Hem o küllî ma’nada, asrımız bir ferttir. Fakat husûsiyet kesbetmiş ki, ona tarihiyle bakar. Ben dört senedir, bu harbin ne safahatını ve ne de neticelerini ve ne de sulh olmuş olmamış bilmediğimden ve sormadığımdan, bu kudsî sûrenin daha ne kadar bu asra ve bu harbe işâreti var diye daha onun kapısını çalmadım. Yoksa bu hazinede daha çok esrar var olduğunu Risâle-i Nur’un eczalarında, husûsan Rumuzât-ı Semaniye Risâlelerinde beyân ve isbat edildiğinden onlara havâle edip kısa kesiyorum.
Hatıra gelebilen bir sualin cevabıdır:
Bu lem’a-i i’caziyede, baştaki

’da hem
hem
kelimeleri hesaba girmesi ve âhirde

yalnız
kelimesi girmesi,
girmemesi ve

ikisi de hesab edilmemesi gâyet ince ve latif; bir münâsebete îma ve remz içindir. Çünkü, halklarda şerden başka hayırlar da var. Hem bütün şer herkese gelmez. Buna remzen, bazıyeti ifade eden
ve
girmişler. Hâsid hased ettiği zaman bütün şerdir, bazıyete lüzum yoktur. Ve

remziyle, kendi menfaatleri için küre-i arza ateş atan üfleyicilerin ve sihirbaz o diplomatların tahribata âid bütün işleri ayn-ı şerdir diye, daha
kelimesine lüzum kalmadı.
English
العربية
Pyccĸий
français
Deutsch
Español
italiano
中文
日本語
Қазақ
Кыргыз
o'zbek
azərbaycan
Türkmence
فارسى