Ve
öile istikbâlde en mühim bir fitnenin vukuu hazırlanırken kemâl-i merhamet ve şefkatinden İslâmlar içinde kan dökülmemek için ruhunu feda edip teslim-i nefs ederek Kur’ân okurken mazlûmen şehid olmasını tercih eden Hazret-i Osman’ı da haber verdiği gibi,
saltanat ve hilâfete kemâl-i liyakat ve kahramanlıkla girdiği halde ve kemâl-i zühd ve ibâdet ve fakr ve iktisadı ihtiyar eden ve rükû ve sücudda devamı ve kesreti herkesce musaddak olan Hazret-i Ali’nin (R.A.) istikbâldeki vaziyetini ve o fitneler içindeki harbleriyle mes’ul olmadığını ve niyeti ve matlûbu Fazl-ı İlâhî olduğunu haber veriyor.
ALTINCISI:
fıkrası, iki cihet ile ihbar-ı gaybîdir.
Birincisi: Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm gibi ümmî bir zâta nisbeten gayb hükmünde olan Tevrattaki evsaf-ı sahabeyi haber veriyor. Evet Tevratta –On Dokuzuncu Mektub’da beyân edildiği gibi– âhirzamanda gelecek Peygamberin Sahabeleri hakkında Tevratta bu fıkra var: “Kudsîlerin bayrakları beraberlerindedir.” Yâni O’nun sahabeleri ehl-i taat ve ibâdet ve ehl-i salâhat ve velâyettirler ki, o vasıfları “kudsîler” yâni “mukaddes” ta’biriyle ifade etmiştir. Tevratın pek çok ayrı ayrı lîsanlara tercüme edilmesi vâsıtasiyle o kadar tahrifat olduğu halde, şu Sûre-i Fethin
hükmünü müteaddid Âyâtiyle tasdik ediyor.
İkinci cihet ihbar-ı gaybî şudur ki:
fıkrasiyle ihbar ediyor ki: “Sahabeler ve Tâbiînler, ibâdette öyle bir dereceye gelecekler ki, ruhlarındaki nurânîyet, yüzlerinde parlıyacak ve cebhelerinde kesret-i sücuddan hasıl olan bir hâtem-i velâyet nev’inde alınlarında sikkeler görünecek.” Evet, istikbâl bunu vuzuh ile ve kat’iyyet ile ve parlak bir sûrette isbat etmiştir. Evet, o kadar acib fitneler ve dağdağa-i siyaset içinde, gece ve gündüzde Zeyne’l-Âbidin gibi bin rek’at namaz kılan ve Taus-u Yemenî gibi, kırk sene yatsı abdestiyle sabah namazını eda eden çok mühim pek çok zâtlar,
sırrını göstermişlerdir.
English
العربية
Pyccĸий
français
Deutsch
Español
italiano
中文
日本語
Қазақ
Кыргыз
o'zbek
azərbaycan
Türkmence
فارسى