Şer’an ehl-i îman, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ı gâyet derecede sevmek ve hürmet etmek ve hiç bir şey’inden nefret etmemek ve her halini güzel görmekle mükellef olduğundan; altmıştan sonraki meşakkatli ve musîbetli olan ihtiyarlık zamanında, Habib-i Ekremini bırakmıyor; belki imam olduğu ümmetin ömrü galibi olan altmış üçte mele-i a’lâya gönderiyor, yanına alıyor; her cihette imam olduğunu gösteriyor...
Yedinci Suâliniz:

hadîs midir; bundan murad nedir?
Elcevab: Hadîs olarak işitmişim. Murad da şudur ki: “En hayırlı genç odur ki; ihtiyar gibi ölümü düşünüp âhiretine çalışarak, gençlik hevesatına esir olmayıp gaflette boğulmayandır. Ve ihtiyarlarınızın en kötüsü odur ki; gaflette ve hevesatta gençlere benzemek ister; çocukçasına hevesat-ı nefsaniyeye tâbi olur.”
Senin levhanda gördüğün ikinci parçanın sahih sûreti şudur ki: Ben başımın üstünde onu bir levha-i hikmet olarak ta’lik etmişim. Her sabah ve akşam ona bakarım, dersimi alırım:
Dost istersen Allah yeter. Evet o dost ise, herşey dosttur.
Yârân istersen Kur’ân yeter. Evet ondaki enbiya ve melâike ile hayalen görüşür ve vukuatlarını seyredip ünsiyet eder.
Mal istersen kanaat yeter. Evet kanaat eden, iktisad eder; iktisad eden, bereket bulur.
Düşman istersen nefis yeter. Evet kendini beğenen, belâyı bulur zahmete düşer; kendini beğenmeyen, safâyı bulur, rahmete gider.
Nasihat istersen ölüm yeter. Evet ölümü düşünen, hubb-u dünyadan kurtulur ve âhiretine ciddî çalışır.
Yedinci mes’elenize bir sekizinciyi ben ilâve ediyorum. Şöyle ki:
Bir iki gün evvel bir hâfız, Sûre-i Yusuf’tan bir aşr, tâ
e kadar okudu. Birden ânî bir sûrette bir nükte kalbe geldi: Kur’âna ve îmana âid herşey kıymetlidir, zâhiren ne kadar küçük olursa olsun kıymetçe büyüktür. Evet saâdet-i ebediyeye yardım eden küçük değildir. Öyle ise, “şu küçük bir nüktedir, şu îzaha ve ehemmiyete değmez” denilmez.
English
العربية
Pyccĸий
français
Deutsch
Español
italiano
中文
日本語
Қазақ
Кыргыз
o'zbek
azərbaycan
Türkmence
فارسى