

Ehl-i dünya; sebebsiz, benim gibi âciz, garîb bir adamdan tevehhüm edip binler adam kuvvetinde tahayyül ederek, beni çok kayıdlar altına almışlar. Barla’nın bir mahallesi olan Bedre’de ve Barla’nın bir dağında, bir-iki gece kalmaklığıma müsaade etmemişler. İşittim ki, diyorlar: “Said elli bin nefer kuvvetindedir, onun için serbest bırakmıyoruz.”
Ben de derim ki: Ey bedbaht ehl-i dünya! Bütün kuvvetinizle dünyaya çalıştığınız halde, neden dünyanın işini dahi bilmiyorsunuz? Divâne gibi hükmediyorsunuz. Eğer korkunuz şahsımdan ise; elli bin nefer değil, belki bir nefer elli def’a benden ziyâde işler görebilir. Yâni, odamın kapısında durup, bana “çıkmayacaksın” diyebilir.
Eğer korkunuz mesleğimden ve Kur’âna âid dellâllığımdan ve kuvve-i ma’nevîye-i îmaniyeden ise; elli bin nefer değil, yanlışsınız! Meslek itibariyle elli milyon kuvvetindeyim, haberiniz olsun! Çünkü, Kur’ân-ı Hakîm’in kuvvetiyle sizin dinsizleriniz dâhil olduğu halde, bütün Avrupa’ya meydan okuyorum. Bütün neşrettiğim envâr-ı îmaniye ile onların fünun-u müsbete ve tabiat dedikleri muhkem kal’alarını zîr ü zeber etmişim. Onların en büyük dinsiz feylesoflarını, hayvandan aşağı düşürmüşüm. Dinsizleriniz dahi içinde bulunan bütün Avrupa toplansa, Allah’ın tevfikiyle beni o mesleğimin bir mes’elesinden geri çeviremezler; inşâallah mağlub edemezler!..
Mâdem böyledir, ben sizin dünyanıza karışmıyorum, siz de benim âhiretime karışmayınız! Karışsanız da beyhûdedir.
Bir şem’a ki, Mevlâ yaka, üflemekle sönmez.
English
العربية
Pyccĸий
français
Deutsch
Español
italiano
中文
日本語
Қазақ
Кыргыз
o'zbek
azərbaycan
Türkmence
فارسى