


Mâdem Cenâb-ı Hak sizleri, fikrime ihsan ettiği ma’nalara hissedar etmiştir; elbette hissiyatıma da hissedar olmak hakkınızdır. Sizleri ziyâde müteessir etmemek için, gurbetimdeki firkatimin ziyâde elîm kısmını tayyedip, bir kısmını sizlere hikâye edeceğim. Şöyle ki:
Şu iki-üç aydır pek yalnız kaldım. Ba’zan on beş-yirmi günde bir def’a misafir yanımda bulunur. Sâir vakitlerde yalnızım. Hem yirmi güne yakındır, dağcılar yakınımda yok, dağıldılar...
İşte gece vakti, şu garibane dağlarda; sessiz, sedasız, yalnız ağaçların hazînane hemhemeleri içinde kendimi birbiri içinde beş muhtelif renkli gurbetlerde gördüm.
Birincisi: İhtiyarlık sırriyle, hemen ekseriyet-i mutlaka ile, akran ve ahbabım ve akaribimden yalnız ve garîb kaldım. Onlar beni bırakıp âlem-i berzaha gittiklerinden neş’et eden hazin bir gurbeti hissettim. İşte şu gurbet içinde ayrı diğer bir dâire-i gurbet açıldı. O da geçen bahar gibi alâkadar olduğum ekser mevcûdât beni bırakıp gittiklerinden hâsıl olan firkatli bir gurbeti hissettim.
English
العربية
Pyccĸий
français
Deutsch
Español
italiano
中文
日本語
Қазақ
Кыргыз
o'zbek
azərbaycan
Türkmence
فارسى