Çünkü; getirdiği nur ile herbir şeyin kemâli görünür ve herbir mevcûdun kıymeti tezahür eder ve herbir mahlûkun vazife-i Rabbânîyesi müşahede olunur ve herbir masnûdaki Makasıd-ı İlâhîyye tecelli eder. Onun, için herbir şey, lîsan-ı hal ile olduğu gibi, lîsan-ı kali de olsaydı,
diyecekleri kat’i olduğundan, biz umum onların nâmına

ma’nen deriz.

S a i d N u r s î
Aziz kardeşim;
Vahdetü’l-Vücûda dâir bir parça îzahat istiyorsunuz. Bu mes’eleye dâir Otuz Birinci Mektub’un bir Lem’asında, Hazret-i Muhyiddin’in bu mes’eledeki fikrine karşı gâyet kuvvetli ve îzahlı bir cevab vardır. Şimdilik bu kadar deriz ki:
Bu mes’ele-i Vahdetü’l-Vücûdu şimdiki insanlara telkin etmek, ciddî zarar verir. Nasılki teşbihat ve temsiller, havassın elinden avâmın eline ve ilmin elinden cehlin eline girse, hakîkat telakki edilir. (Hâşiye) Öyle de: Vahdetü’l-Vücûd mes’elesi gibi hakâik-i ulviye, ehl-i gaflet ve esbab içine dalan avamlara girse, tabiat telakki edilir ve üç mühim zarar verir.
Birincisi: Vahdetü’l-Vücûdun meşrebi, Cenâb-ı Hak hesabına kâinatı âdeta inkâr etmek iken, avama girdikçe, gafil avamlara, hususan maddiyyun fikirleriyle âlûde olan fikirlere girdikçe, kâinat ve maddiyat hesabına Ulûhiyeti inkâr yoluna gider.
-------------------------------------------(Hâşiye): Nasılki iki melâike, teşbihin sırrı münâsebetiyle Sevr ve Hût tesmiye edilen, avamca koca bir öküz ve koca bir balık telâkki edilmiştir.
English
العربية
Pyccĸий
français
Deutsch
Español
italiano
中文
日本語
Қазақ
Кыргыз
o'zbek
azərbaycan
Türkmence
فارسى