Bütün ehl-i edyan “Melek-ül-cibâl, melek-ül-bihar, melek-ül-emtar” gibi her nev’e göre birer melek-i müekkel, vahyin ilhamı ve irşadı ile bulunduğunu kabûl ederek o namlarla tesmiye ediyorlar. Hattâ akılları gözlerine inmiş ve insânîyyetten cemâdat derecesine mânen sukut etmiş olan Maddiyyûn ve Tabiiyyûn dahi, melâikenin mânasını inkâr edemeyerek (Hâşiye) “Kuva-yı Sâriye” namıyla bir cihette kabûle mecbur olmuşlar.
Ey Melâike ve rûhâniyatın kabûlünde tereddüd gösteren bîçâre adam! Neye istinad ediyorsun? Hangi hakikata güveniyorsun ki; bütün ehl-i akıl, bilerek bilmeyerek melâikenin mânasının sübutuna ve tahakkukuna ve rûhanîlerin tahakkukları hakkında ittifaklarına karşı geliyorsun, kabûl etmiyorsun? Mâdemki Birinci Esas’ta isbat edildiği gibi; hayat mevcûdâtın keşşafıdır, belki neticesidir, zübdesidir. Bütün ehl-i akıl, mânâ-yı melâikenin kabûlünde mânen müttefiktirler ve şu zeminimiz, bu kadar zîhayat ve zîruhlarla şenlendirilmiştir. Şu halde hiç mümkün olur mu ki: Şu fezâ-yı vesîa, sekenelerden; şu semâvât-ı lâtife mutavattinînden hâlî kalsın. Hiç hatırına gelmesin ki: Şu hilkatte cârî olan namuslar, kanunlar kâinatın hayatdar olmasına kâfi gelir. Çünki o cereyan eden nâmuslar, şu hükmeden kanunlar; itibarî emirlerdir, vehmî düsturlardır; ademî sayılır. Onları temsil edecek, onları gösterecek, onların dizginlerini ellerinde tutacak melâike denilen ibâdullah olmazsa; o nâmuslara, o kanunlara bir vücûd taayyün edemez. Bir hüviyet teşahhus edemez. Bir ha-kikat-ı hariciyye olamaz. Halbuki: “Hayat, bir hakikat-ı hariciyyedir. Vehmî bir emr, hakikat-ı hariciyyeyi yüklenemez.”
ELHASIL: Mâdem ehl-i hikmetle ehl-i din ve ashâb-ı akıl ve nakil mânen ittifak etmişler ki: Mevcûdât, şu âlem-i şehadete münhasır değildir. Hem mâdem zâhir olan âlem-i şehadet, câmid ve teşekkül-ü ervaha nâmuvafık olduğu halde bu kadar zîruhlarla tezyin edilmiş.
Hâşiye: Melâike mânâsını ve ruhaniyatın hakikatını inkâra mecal bulamamışlar, belki fıtratın namuslarından “Kuva-yı Sâriye” diye, “cereyan eden kuvvetler” namını vererek yanlış bir sûrette tasvir ile bir cihetten tasdikine mecbur kalmışlar. (Ey kendini akıllı zanneden!..)
English
العربية
Pyccĸий
français
Deutsch
Español
italiano
中文
日本語
Қазақ
Кыргыз
o'zbek
azərbaycan
Türkmence
فارسى