Gazetelerde neşrettiğim umum makalâtımdaki umum hakaikte nihayet derecede musırrım. Şâyet zaman-ı mazi canibinden, asr-ı saadet mahkemesinden adaletnâme-i Şeriatla dâvet olunsam; neşrettiğim hakaikı aynen ibraz edeceğim. Olsa olsa o zamanın ilcaatının modasına göre bir libas giydireceğim.
Şâyet müstakbel tarafından üçyüz sene sonraki tenkidat-ı ukalâ mahkemesinden tarih celbnâmesiyle celb olunsam, yine bu hakikatları tevessü’ ve inbisat ile çatlayan bazı yerlerini yamalamakla beraber, taze olarak orada da göstereceğim. (Haşiye)
Demek, hakikat tahavvül etmez; hakikat haktır.
Millet uyanmış, mugalâta ve cerbeze ile iğfal olunsa da devam etmiyecektir. Hakikat
(Haşiye): Şimdi Üstad Bediüzzaman bu kırkbeş senedeki dehşetli mahkemelerinde aynen bu onbir buçuk cinayetlerini ve onbir buçuk suallerini o Divan-ı Harb-i Örfî’deki gibi tekrar etmiştir ve etmektedir.
Nur Talebeleri namına Hüsrev
English
العربية
Pyccĸий
français
Deutsch
Español
italiano
中文
日本語
Қазақ
Кыргыз
o'zbek
azərbaycan
Türkmence
فارسى