Münazarat | Münazarat | 21
(1-37)
S- Biz kuvvetimizi nasıl toplayıp, namus-u İslâmiye-i milliyeyi muhafaza edeceğiz?
C- Fikr-i milliyet ile, milletin cevfinde havz-ı kevser gibi bir havz-ı marifet ve muhabbet yapınız. Altındaki suyunu çeken delikleri, maarif ile kapatınız. İçine su akıtan yukarıdaki mecraları, fazilet-i İslâmiye ile açınız. Büyük bir çeşme var, şimdiye kadar sû’-i istimal ile şûristana dağılıp bazı seele ve acezeye neşv ü nema verdi. Bu çeşmeye güzel bir mecra yapınız, mesaî-yi şer’iye ile şu havuza dökünüz. Sonra da bostan-ı kemalâtınıza su veriniz. Bu, hiç bitmez ve tükenmez bir menba’dır. (*)
S- Nedir o çeşme?
C- Zekat. Sizler Hanefî ve Şafiîsiniz.
Sual: (1) حَبَّذَا وَنِعْمَتْ اِنْ لَمْ تَذْهَبْ غَائِضَةً بَلْ فَاضَتْ اِلَى تِلْكَ الْخَزِينَةِ
Cevab: اَجَلْ اِنَّ فِيكُمْ ذَكَاوَةً اِنَّمَا تَتَزَاهَرُ بِالزَّكَاةِ
S- Nasıl?
C- Eğer ezkiya zekâvetlerinin zekatını ve ağniya velev zekatın zekatını milletin menfaatına sarfetseler; milletimiz de başka milletlere yolda karışabilir.
S- Daha başka?
C- İanat-ı milliye-i İslâmiye denilen nüzur ve sadakat, zekatın ammizadeleridirler, asabiyetini çekerler, hizmette yardım edecekler.
S- Neden çok âdât-ı müstemirremizi tezyif ediyorsun? (2)
C- Herbir zamanın bir hükmü vardır. Şu zaman, bazı ihtiyarlanmış âdâtın mevtine ve neshine hükmediyor. Mazarratlarının menfaatlarına olan tereccuhu, i’damına fetva veriyor.
S- Herşeyden evvel bize lâzım olan nedir?
C- Doğruluk.
S- Daha?
C- Yalan söylememek.
S- Sonra?
C- Sıdk, ihlas, sadakat, sebat, tesanüd. (**)
S- Yalnız?
C- Evet!
S- Neden?
C- Küfrün mahiyeti yalandır. İmanın mahiyeti sıdktır. Şu bürhan kâfi değil midir ki; hayatımızın bekası, imanın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır.
----------------------------------------------------
(*): Kırkbeş sene evvel bedevi aşaire olan bu dersler, şimdi Nur’un şakirdlerine de bir ders olabilir diye kalbime ihtar edildi. Ben de Medreset-üz Zehra erkânına havale ederim. Lüzumsuz, münasib olmayan kelimeleri çıkarıp bu zamana ve Nurculara muvafık kısmını yazsınlar. Tâ Eski Said dahi bir Nurcu olsun, o zamanda münferid kalmasın.
(1): Darılma, şu kelâm zekatın postunu giymiş.
(2): Bazı sualler komşu görünüyor. Lâkin ortalarında büyük bir dere var. Hayal bir balona binse ve eline bir dûrbîn alsa, ancak vatanlarını bulabilir.
(**): Madem muhatablar içine Nurcular girdiler. Sıdk kelimesine ihlas, sadakat, sebat, tesanüd gibi kelimeler ilâve olur.
C- Fikr-i milliyet ile, milletin cevfinde havz-ı kevser gibi bir havz-ı marifet ve muhabbet yapınız. Altındaki suyunu çeken delikleri, maarif ile kapatınız. İçine su akıtan yukarıdaki mecraları, fazilet-i İslâmiye ile açınız. Büyük bir çeşme var, şimdiye kadar sû’-i istimal ile şûristana dağılıp bazı seele ve acezeye neşv ü nema verdi. Bu çeşmeye güzel bir mecra yapınız, mesaî-yi şer’iye ile şu havuza dökünüz. Sonra da bostan-ı kemalâtınıza su veriniz. Bu, hiç bitmez ve tükenmez bir menba’dır. (*)
S- Nedir o çeşme?
C- Zekat. Sizler Hanefî ve Şafiîsiniz.
Sual: (1) حَبَّذَا وَنِعْمَتْ اِنْ لَمْ تَذْهَبْ غَائِضَةً بَلْ فَاضَتْ اِلَى تِلْكَ الْخَزِينَةِ
Cevab: اَجَلْ اِنَّ فِيكُمْ ذَكَاوَةً اِنَّمَا تَتَزَاهَرُ بِالزَّكَاةِ
S- Nasıl?
C- Eğer ezkiya zekâvetlerinin zekatını ve ağniya velev zekatın zekatını milletin menfaatına sarfetseler; milletimiz de başka milletlere yolda karışabilir.
S- Daha başka?
C- İanat-ı milliye-i İslâmiye denilen nüzur ve sadakat, zekatın ammizadeleridirler, asabiyetini çekerler, hizmette yardım edecekler.
S- Neden çok âdât-ı müstemirremizi tezyif ediyorsun? (2)
C- Herbir zamanın bir hükmü vardır. Şu zaman, bazı ihtiyarlanmış âdâtın mevtine ve neshine hükmediyor. Mazarratlarının menfaatlarına olan tereccuhu, i’damına fetva veriyor.
S- Herşeyden evvel bize lâzım olan nedir?
C- Doğruluk.
S- Daha?
C- Yalan söylememek.
S- Sonra?
C- Sıdk, ihlas, sadakat, sebat, tesanüd. (**)
S- Yalnız?
C- Evet!
S- Neden?
C- Küfrün mahiyeti yalandır. İmanın mahiyeti sıdktır. Şu bürhan kâfi değil midir ki; hayatımızın bekası, imanın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır.
----------------------------------------------------
(*): Kırkbeş sene evvel bedevi aşaire olan bu dersler, şimdi Nur’un şakirdlerine de bir ders olabilir diye kalbime ihtar edildi. Ben de Medreset-üz Zehra erkânına havale ederim. Lüzumsuz, münasib olmayan kelimeleri çıkarıp bu zamana ve Nurculara muvafık kısmını yazsınlar. Tâ Eski Said dahi bir Nurcu olsun, o zamanda münferid kalmasın.
(1): Darılma, şu kelâm zekatın postunu giymiş.
(2): Bazı sualler komşu görünüyor. Lâkin ortalarında büyük bir dere var. Hayal bir balona binse ve eline bir dûrbîn alsa, ancak vatanlarını bulabilir.
(**): Madem muhatablar içine Nurcular girdiler. Sıdk kelimesine ihlas, sadakat, sebat, tesanüd gibi kelimeler ilâve olur.
Ses Yok
English
العربية
Pyccĸий
français
Deutsch
Español
italiano
中文
日本語
Қазақ
Кыргыз
o'zbek
azərbaycan
Türkmence
فارسى