Îman ve Küfür | Meyve Risalesi'nden | 218
(215-235)
hakikat ve beşerin kudsî kumandanları olan bu üç büyük ve âlî hey’etlerin fermanları ile verdikleri haberleri dinlemeyen ve saadet-i ebediyeye giden onların gösterdikleri yol olan sırat-ı müstakîmde gitmeyenler, yüzde doksan dokuz dehşetli tehlike ihtimalini nazara almayan ve birtek muhbirin bir yolda tehlike var demesiyle o yolu bırakan başka uzun yolda hareket eden bir adam, elbette ve elbette vaziyeti şudur ki:
İki yolun −hadsiz muhbirlerin kat'î ihbarları ile− en kısa ve kolayı ve yüzde yüz Cennet ve saadet-i ebediyeyi kazandıranı bırakıp en dağdağalı ve uzun ve sıkıntılı ve yüzde doksan dokuz Cehennem hapsini ve şekâvet-i dâimeyi netice veren yolunu ihtiyar ettiği halde; dünyada iki yolun, bir tek muhbirin yalan olabilir haberiyle, yüzde birtek ihtimâl tehlike ve bir ay hapis imkânı bulunan kısa yolu bırakıp, menfaatsiz -yalnız zararsız olduğu için- uzun yolu ihtiyar eden bedbaht, sarhoş divâneler gibi dehşetli ve uzakta görünen ve ona musallat olan ejderhalara ehemmiyet vermez; sineklerle uğraşıyor. Yalnız onlara ehemmiyet verir derecede aklını, kalbini, ruhunu, insaniyetini kaybetmiş oluyor.
Mâdem hakikat-ı hâl budur, biz mahpuslar, bu hapis musibetinden intikamımızı tam almak için, o mübarek ikinci hey’etin hediyelerini kabul etmeliyiz. Yâni: Nasılki bir dakika intikam lezzeti ve birkaç dakika veya bir iki saat sefahet lezzetleriyle bu musibet, bizi on beş ve beş ve on ve iki-üç sene bu hapse soktu; dünyamızı bize zindan eyledi. Biz dahi bu musibetin rağmına ve inadına, bir-iki saat müddet-i hapsi, bir-iki gün ibadete; ve iki-üç sene cezamızı −mübarek kafilenin hediyeleriyle− yirmi-otuz sene bâki bir ömre ve on ve yirmi sene hapiste cezamızı, milyonlar sene Cehennem hapsinden afvımıza
İki yolun −hadsiz muhbirlerin kat'î ihbarları ile− en kısa ve kolayı ve yüzde yüz Cennet ve saadet-i ebediyeyi kazandıranı bırakıp en dağdağalı ve uzun ve sıkıntılı ve yüzde doksan dokuz Cehennem hapsini ve şekâvet-i dâimeyi netice veren yolunu ihtiyar ettiği halde; dünyada iki yolun, bir tek muhbirin yalan olabilir haberiyle, yüzde birtek ihtimâl tehlike ve bir ay hapis imkânı bulunan kısa yolu bırakıp, menfaatsiz -yalnız zararsız olduğu için- uzun yolu ihtiyar eden bedbaht, sarhoş divâneler gibi dehşetli ve uzakta görünen ve ona musallat olan ejderhalara ehemmiyet vermez; sineklerle uğraşıyor. Yalnız onlara ehemmiyet verir derecede aklını, kalbini, ruhunu, insaniyetini kaybetmiş oluyor.
Mâdem hakikat-ı hâl budur, biz mahpuslar, bu hapis musibetinden intikamımızı tam almak için, o mübarek ikinci hey’etin hediyelerini kabul etmeliyiz. Yâni: Nasılki bir dakika intikam lezzeti ve birkaç dakika veya bir iki saat sefahet lezzetleriyle bu musibet, bizi on beş ve beş ve on ve iki-üç sene bu hapse soktu; dünyamızı bize zindan eyledi. Biz dahi bu musibetin rağmına ve inadına, bir-iki saat müddet-i hapsi, bir-iki gün ibadete; ve iki-üç sene cezamızı −mübarek kafilenin hediyeleriyle− yirmi-otuz sene bâki bir ömre ve on ve yirmi sene hapiste cezamızı, milyonlar sene Cehennem hapsinden afvımıza
Ses Yok
English
العربية
Pyccĸий
français
Deutsch
Español
italiano
中文
日本語
Қазақ
Кыргыз
o'zbek
azərbaycan
Türkmence
فارسى