Zâten dünyada insanların tam ünsiyeti, ancak refikasiyle olur.
: İnsan bir ni’mete veya bir lezzete mazhar olduğu zaman, en evvel fikrini bozan, vesvese veren; o ni’metin veya o lezzetin devam edip etmeyeceği düşüncesidir. Bu vesveseli düşünceye mahal kalmamak üzere, Kur’ân-ı Kerîm bu cümle ile onların ezvaciyle, lezâiziyle beraber Cennet’te aleddevam kalacaklarını tebşir etmekle, o kederli düşünceden kurtarmıştır.
Bu âyetteki cümlelerin sadeflerinde bulunan cevherleri göstereceğiz:
cümlesinin başında bulunan ٯ harf-i atftır. Atfın her iki tarafı arasında münâsebet lâzımdır. Halbuki burada tebşir ile mâkabli arasında münâsebet görünmüyor. Ancak mâkablinde inzar vardır. Öyle ise bu tebşir, o mâkablinden tereşşuh eden inzara atftır.
: “Beşâret” ta’biri; Cennet’in, Cenâb-ı Hakk’ın fazl-ı kereminden bir hediye-i İlâhîyye olup, amelin ücreti mukabilinde vâcib bir hak olmadığına işârettir. Çünkü hak ve ücretin verilmesi, beşâretle ta’bir edilemez. Buna binâen yapılan ibâdet, Cennet için olmamalıdır. Tebşirin sîga-i emir kıyafetiyle zikri, tebliğin takdirine işârettir. Çünkü Resûlü Ekrem (A.S.M.) tebliğe me’murdur, tebşire mükellef değildir. Takdir-i kelâm: “Müjdeleyerek tebliğ et” demektir.
S-
Bu sıla ve mevsule ta’biri, ism-i fâil sîgası olan
den daha uzun olduğu halde neye işârettir?
C- Sûrenin başında, tafsilen zikredilen
ilââhir olan sıla ve mevsule işârettir ki; orada yapılan tafsil, burada yapılan icmale beyân olsun.
S- Sûrenin başında
nın sıla denilen dâhil olduğu cümle, muzari sîgasiyle zikredildiği halde, burada mâzi sîgasiyle zikredilmiştir. Esbâbı nedir?
English
العربية
Pyccĸий
français
Deutsch
Español
italiano
中文
日本語
Қазақ
Кыргыз
o'zbek
azərbaycan
Türkmence
فارسى