(Üstâdın talebelerine gönderdiği gâyet kıymetdar, nurlu mektuplardır. Risâle-i Nur’un parlak mücahedatını bu samimî mektublar gâyet parlak gösteriyorlar.)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Geçen Leyle-i Kadrinizi ve gelen bayramınızı bütün mevcûdiyetimle tebrik ve sizleri Cenâb-ı Erhamürrâhimîn’in birliğine ve rahmetine emanet ediyorum.

sırriyle sizi teselliye muhtaç görmemekle beraber, derim ki:

âyetinin ma’na-yı işarîsiyle verdiği teselliyi tamamiyle gördüm. Şöyle ki:
Dünyayı unutmak, ramazanımızı âsude geçirmek düşünürken, hatıra gelmeyen ve bütün bütün tahammülün fevkinde bu dehşetli hâdise hem benim, hem Risâle-i Nur’un, hem sizin, hem ramazanımız, hem uhuvvetimiz için ayn-ı inâyet olduğunu ben müşâhede ettim. Bana âid cihetinin ise çok faidelerinden yalnız iki-üçünü beyân ederim.
Biri: Ramazanda çok şiddetli bir heyecan, bir ciddiyet, bir iltica, bir niyâz ile müdhiş hastalığa galebe ederek çalıştırdı.
İkincisi: Herbirinize karşı bu sene de görüşmek ve yakınınızda bulunmak arzusu şiddetli idi. Yalnız birinizi görmek ve Isparta’ya gelmek için bu çektiğim zahmeti kabul ederdim.
Türkçe
English
العربية
Pyccĸий
français
Deutsch
Español
italiano
中文
日本語
Қазақ
Кыргыз
o'zbek
Türkmence
فارسى