Hamdin Zât-ı Akdes’e has ve münhasır olduğunu ifade eder. Bu
ın müteallakı olan ihtisas hazf olduktan sonra ona intikal etmiştir ki, ihlas ve tevhidi ifade etsin.
İhtar: Müşahhas olan bir şeyin umûmî bir mefhum ile mülâhaza edildiğine binâen; Zât-ı Akdes de müşahhas olduğu halde, Vâcibü’l-Vücûd mefhumuyla tasavvur edilebilir.
: Yâni herbir cüz’ü bir âlem mesabesinde bulunan şu âlemi bütün eczasiyle terbiye ve yıldızlar hükmünde olan o cüz’lerin zerrâtını kemâl-i intizamla tahrik eder. Evet, Cenâb-ı Hak, herşey için bir nokta-i kemâl tâyin etmiştir. Ve o noktayı elde etmek için o şeye bir meyil vermiştir. Her şey, o nokta-i kemâle doğru hareket etmek üzere, sanki ma’nevî bir emir almış gibi muntazaman o noktaya müteveccihen hareket etmektedir. Esna-yı harekette onlara yardım eden ve ma’nilerini def’eden, şübhesiz Cenâb-ı Hakk’ın terbiyesidir. Evet, kâinata dikkatle bakıldığı zaman, insanların tâife ve kabileleri gibi, kâinatın zerrâtı münferiden ve müçtemian Hâlıklarının kanununa imtisâlen, muayyen olan vazifelerine koşmakta oldukları hissedilir. “Yalnız bedbaht insanlar müstesna!”
: Bu kelimenin sonundaki
yalnız i’rab alâmetidir,
gibi. Veya cem’ alâmetidir. Çünkü âlemin ihtiva ettiği cüz’lerin herbirisi bir âlemdir. Veyahut, yalnız manzûme-i şemsiyeye münhasır değildir. Cenâb-ı Hakk’ın, şu gayr-ı mütenahî fezada çok âlemleri vardır. Evet,

de olduğu gibi, burada da ukalâya mahsus cem’ sîgasiyle gayr-ı ukalâ cem’lendirilmiştir. Bu ise, kavaide muhaliftir?
Evet, âlemin ihtiva ettiği uzuvların birer âkıl, birer mütekellim sûretinde tasavvur edilmesi, belâgatın en makbûl bir prensibidir
Türkçe
English
العربية
Pyccĸий
français
Deutsch
Español
italiano
中文
日本語
Қазақ
Кыргыз
o'zbek
Türkmence
فارسى