Sayfa(1-5): | |||
İkinci dürrü: Tevhid-i Kayyûmiyyet. Evet seraser kâinatta, vücûd ve hem bekada, müessire ihtiyâc lisanı der ki: LÂ KAYYÛME İLLÂ HÛ... Dördüncü: dir. Bir tevhid-i Celâlî müstetirdir; envâ-ı şirki reddeder, küfrü keser bîiştibah. Yâni tagayyür, ya tenasül, ya tecezzi eden elbet; ne Hâlık’tır, ne Kayyûm’dur, ne İlâh... Veled fikri, tevellüd küfrünü reddeder, birden keser atar. Şu şirktendir ki, olmuştur beşer ekserisi gümrah... Ki İsa (A.S.) ya Üzeyr’in, ya melâik, ya ukûlün tevellüd şirki meydan alıyor nev-i beşerde gâh bâ-gâh... Beşincisi: Bir tevhid-i sermedî işareti şöyledir: Vâcib, kadîm, ezelî olmazsa, olmaz İlâh... Yâni: Ya müddeten hâdis ise, ya maddeden tevellüd, ya bir asıldan münfasıl olsa, elbette olmaz şu kâinata penah... Esbab-perestî, nücum-perestlik, sanem-perestî, tabiat-perestlik şirkin birer nev’idir; dalalette birer çâh... Altıncı: Bir Tevhid-i câmi’dir. Ne zâtında nazîri, ne ef’âlinde şerîki, ne sıfâtında şebîhi lâfzına nazargâh... Şu altı cümle mânen birbirine netice, hem birbirinin bürhânı, müselseldir berâhin, mürettebdir netâic şu surede karargâh... Demek şu Sûre-i İhlâs’ta, kendi mikdar-ı kametinde müselsel, hem müretteb otuz sûre münderiç; bu bunlara sehergâh... Kelimenin manası için üzerini çift tıklayınız. | |||