Sayfa(26-27): | |||
Kardeşlerim! Size lâtif bir hikâye: Bir zaman Barla’da bir zât, ağaçtan bir kutuda cevizli bir tatlı bana göndermişti. Mukabilini verdiğim o birbuçuk kilo lokmalardan her gün altışar tane ben kendim yerdim ve ba’zan o kadar ve daha ziyâde başkalara teberrük olarak verirdim. Sıddık Süleyman bu hâdiseyi belki tahattur eder. Bir aydan ziyâde devam etti. Sonra merhum Galib Bey ile hesab ettik, onun beş-altı misli bereket, içinde olduğuna kanaatımız geldi. Ben o vakit dedim: “Bu zâtta ehemmiyetli bir bereket, bir ihlas var.” Şimdi tahmin ve tahattur ediyorum ki, o zât Hacı Hâfız imiş. O acib bereketin şimdi sırrı çıkmış. Nur fabrikasının sâhibi Hâfız Ali’nin ve mübâreklerin köyleri ortasında, duada Sav köyü mevki almış. Tam bir senedir ahya yüzünden emvât dahi hisse alıyorlar. Kelimenin manası için üzerini çift tıklayınız. | |||